Bir dünya güzelliği çingeneler


Bir dünya güzelliği çingeneler

Avrupada 15 ülke gezdim.
Gezdiğim yerlerde göçmenlerle mültecilerle ve çingenelerle tanıştım.
Sonuçta hepimiz toplumun en altındakileriydik.
Çingeneler hakkında yaptığım gözlemlerde bende bazı kanılar oluştu birbirlerine karşı çok dürüst ve bağlılar.
Durumları bulundukları ülkenin ekonomik ve sosyal durumlarına göre değişiyor.
Elbette Türkiye'de oturan çingenelerle Fransa'da oturanlar aynı olması beklenemez.
Müzik ve eğlenceye zaaflarını genlerinde taşıyan bu insanlar bulundukları ülkelerin kültürüne göre farklılıklar gösteriyor örneğin latin ülkelerinde kalanlar carmen flemenko gibi oyunları oynarken Almanya Rusya Amerika'dakiler daha farklı oyun tarzları sergiliyor.
Başka bir şey daha var dikkat çeken. bu insanlarımız anayurtlarından uzaklaştıkça daha farklı fiziksel özellikler sergiliyorlar renkleri açılıyor, gözleri daha çok renkleniyor bulundukları ülkelerin insanlarına daha çok benzemeye başlıyorlar.

Çingeneler insanlık ailesinin ayrılmaz bir parçasını oluştururlar.



En gerçek ve doğru manasıyla Çingeneler göçebe zanaatçı ataların çocuklarıdır.
Tarihin en eski zamanlarından beri kimi insan grupları; tarım veya hayvancılıkla geçinmişlerdir.
Çingenelerse çeşitli nedenlerden dolayı göçebe zanaatçılıkla yaşamlarını sürdürmüşlerdir.
Çingeneler sepet, elek, metal eşya, kalay vs gibi ürün ve hizmetleri meydana getirerek bunları tarım ve hayvancılıkla geçinen diğer toplumlara satmışlardır.
Onlar diğer toplumlar gibi hayvan sürülerine ve geniş topraklara sahip olmadığından göçebe zanaatçılıktan başka bir geçim imkanı bulamamışlardır.
Aslında Çingenelerle Çingene olmayanları birbirinden ayıran yegane fark budur.

Binlerce yıl önce insanlık dünyanın her yerinde benzer şartlarda yaşamaktaydı.
Tüm insanlığın yegane mesleği toplayıcılık ve avcılıktı.
Yabani hayvanları avlayarak ya da çeşitli bitkileri toplayarak yaşamlarını sürdürmekteydller.
Bu dönemde kadınlar toplum içerisinde en az erkekler kadar güçlü bir konumdaydılar.
Çünkü toplayıcılık faaliyeti kadınların elindeydi.
Ekonomik hayatın içerisinde olmaları onları güçlü kılıyordu.



Ne var ki zamanla insanoğlu hayvanları evcilleştirmeyi ve sürüler halinde hayvan beslemeyi öğrenmiştir. Dünyanın değişik bölgelerinde, sürü beslemeyi öğrenen kabileler hızla bu yeni meslekte yoğunlaşmaya başlamışlardır.
Sürü besleyerek geçimlerini sağlayan çoban kabilelerde; erkekler ön plana çıkmaya başlamışlar kadınlar ikinci plana atılmışlardır.

Bunun sebebi ise kadınların hakim olduğu toplayıcılığın çobanlıkla beraber gözden düşmesidir.
Bu dönemde çobanlıkla geçinen kabileler; sürülerini besleyebilecekleri geniş otlak alanlarına ihtiyaç duymuşlardır.


Hem otlak alanlarını koruyabilmek hem de sürülerini başka çoban kabilelerin saldırılarından korumak için silahlanmışlar, savaşçı bir hale gelmişlerdir.

Tüm bunlar olup biterken kimi kabilelerde toplayıcılık ve avcılık mesleğine devam etmişlerdir.
Ne var ki çobanlığa geçen kabileler kendi otlak alanlarını savaşarak korumaya başladıklarından ne avcılık ne de toplayıcılık eskisi kadar kolay yapılamamaktadır.

Yakın çevrelerindeki çoban kabilelerin baskısı altındaki bu insanlar çaresiz bir şekilde bir başka mesleği geliştirmeye zorlanmışlardır.

Göçebe Zanaatçılık.




Toplayıcılık ve avcılık döneminde geliştirilen çeşitli zanaat ürünleri; başka ürünlerin takası karşılığı çobanlıkla geçinen kabilelere verilmiş, böylelikle bu kabileler de hayatta kalmanın mücedelesini vermişlerdir

****
Fransa'da Metz kent'inde Cafe işletirken müşterilerimin çoğunluğu çingeneydi. Bana çeribaşlarının doğum günü partisi için davet ettiler. Gittim. Geniş bir salondu. toplam 200'den fazla çingene katıldı
içlerinde çingene olmayan sadece ben vardım.

Çeribaşı hayatımda ilk defa benim doğum günlerime dışardan katılan sensin demişti.
Partiye herkes eşiyle kızları oğlanları ve çocuklarıyla katılmıştı.
O kadar çok içki içilip dans edildi ki ben inanamadım ağzım açık seyrettim.
En çok alkış toplayıp en çılgın dans edenler nineler ve dedelerdi üç kuşak beraberdi.
Bizler böyle ailecek bir partiye katılsak bu kadar içki içilse neler olmazdı neler..!
Sabaha karşı saat beşe doğru en küçük tatsız bir olay olmadan herkes dağıldı.
Sonra dedimki kendi kendime, "vayy beee..?."
Ve bizim onlardan öğreneceğimiz çok şey var. Bülent Dündar




Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

buttons=(Accept !) days=(20)

Our website uses cookies to enhance your experience. Learn More
Accept !