ÖLEN KİŞİ ARDINDAN "IŞIKLAR İÇİNDE OLSUN" DEMEK GÜNAH MIDIR?



ÖLEN KİŞİ ARDINDAN "IŞIKLAR İÇİNDE OLSUN" DEMEK GÜNAH MIDIR?

Yukarıdaki resmi görülen adamTürkiye'nin en büyük tarikatlarından ismail ağa cemaatinin lideri ismail hünerlice. Aynı kişi daha yeni gazze olaylarından sonra israil ile ticaretin devam etmesini savunan kişidir. Bu terbiyesiz adam "ışıklar içinde olsun" diyenler için ahlaksızca atmış tutmuş.

Nurlar içinde olsun ile ışıklar içinde olsun kelimesinin anlamı aynıdır. birbirinin karşılığıdır.

Sadece Nur arapca kökenlidir ışık türkçe kökenli.
Bir toplumda inanca dayalı çok hassas konularda o öyle söylenmez böyle söylenir. seninki yanlış benim ki doğru, o şekilde söyleyenler şudur budur demek, toplum arasında ayrılık ve nifak yaratan sonunda büyük facialara yol açabilecek son derece tehlikeli bir davranıştır. Bundan da öte ahlaksızlık terbiyesizlik ve hadsizliktir.
insanlar ölmüş yakınını sevdiği kişinin arkasından istediği şekilde duygularını ifade edebilir. önemli olan kelimenin şekli değil kişinin o kelimeye yüklediği anlam ve duygudur. inancın kutsaliyetin doğruluğu böyle konularda ahkam kesen hiç bir tarikatın, şeyhin, Şıh'ın bakış açısında ve tekelinde değil, inançlı bireyin vicdanıyla yaradanına uzanan yolundadır.

Kaldı ki özgür ve demokratik bir ülkede yaşayan insanların tümü inançlı olmak zorunda değil, inançlı bile olsa seninle aynı şeklide inanmayabilir. seninki yanlış benimki doğru demek, şeyhliğe şıhlığa bürünüp fetvalar vermek ilerde bir toplumda yaşanabilecek çok büyük kötülüklerin ayrılıkların nifakların en küçük mayasıdır. ve artık tıpkı arap ülkeleri gibi o toplum iflah olmaz

Nedense toplumumuzda her türlü sahtekarlıklarına sapıklıklarına şahit olduğumuz fetva verenler son yıllarda zehirli mantarlar gibi çoğalmaya başlıyorlar. Bugün arap toplumlarında inançlar arasında her türlü katliamlara varan düşmanlıklar çatışmalar sapıklıklar ve sapkınlıklar yaşanıyorsa işte bu kendini bilmez ahlaksızlar yüzündendir.

Sözü getirmek istediğim yer burada asıl önemli olan arapların islam anlayışı ile Türk'ün islam anlayışıdır. Biz Türk'üz Türk'ün islam anlayışının kökeni Ahmet Yesevi'den başlar Hacı Bayram Veli, Bektaş Veli, Mevlana, Yunus Emre ve en son Ak Şemşettin'le tasavvuf sufilik mevleviliğe dayalıdır.

Bunun anlamı şudur: Türk'ün islam anlayışında kelime ezberciliği, taktitciliği, şekilciliği yoktur. sözlerden ziyade duygulara düşüncelere gönüllerden geçen hislere dayalıdır.

Türk'ün islam anlayışı ve gerçek islamın güzelliği yazılanları aynen tekrar etmekte ezberlemekte değil yazılanları okuyup anlayarak, okudukların üzerine düşünüp doğruluktan yana, güzellikten yana, yazılmayanları arayıp bulup uygulayabilmektir.

Tekrar ediyorum Bir Türk'göre islamın güzelliği yazılanları olduğu gibi harfi harfine ezberle taktitle birebir uygulamak değil, yazılanları iyi okuyup anlayıp, sevgiden yana, doğrudan yana, hoşgörüden ve iyilikten yana yazılmayanları arayıp bulup uygulamaktır.

Yazımı mevlananın 4 kapı meselesiyle bitirmek istiyorum.
Öğrencilerinden biri Mevlana’ya sormuş;
─ Efendim, bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum. Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?
─ Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım.
Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat akşetmiş. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana’nın öğrencisini yere yıkmış.
Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var.
Yaradana güvenip ikinciye de bir tokat akşetmiş. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış. Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş.
Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş.
Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş.
Öğrenci Mevlana’ya dönmüş, olanları anlatmış.
Mevlana;
─ İşte sana istediğin örnekler….
Birinci, şeriat kapısını geçmiş biri idi. Şeriatta ve kur'anda kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti.
İkinci, yol kapısındadır pişmek ister. Tokadı yiyince o da kalktı, tam tokadı iade edecekti ki, yol öğretisinde verdiği söz aklına geldi. “Sana kötülük yapana bile iyilik yap”. Onun için döndü, oturdu.
Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir. İyinin ve kötünün tek Yaradandan geldiğini bilir, inanır. Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye merakından şöyle bir dönüp baktı.

Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir artık pişmiş gerçek islamın içindedir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bilir. Onun için dönüp bakmadı bile…

İşte arap milleti ve arapcların yaptığı budur hala birbirlerini tokatlar dururlar.Ama biz onlardan değiliz.
Bülent Dündar 

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

buttons=(Accept !) days=(20)

Our website uses cookies to enhance your experience. Learn More
Accept !