30 bin TL maaşı bıraktı, dünyayı geziyor: Her şeyimi sattım ve yola çıktım



30 bin TL maaşı bıraktı, dünyayı geziyor: Her şeyimi sattım ve yola çıktım

2 yıldır dünyayı gezen Derya Deniz Şahin, “Her şeyimi sattım ve yola çıktım. Artık sadece bir çantam, iki yıldır giydiğim aynı kıyafetlerim ve 20 kiloya sığdırdığım bir hayatım var” diyor.

Öğretmenlik mesleğini bırakarak, dünyayı gezmeye karar veren Derya Deniz Şahin, ayda 30 bin lira kazanmasına rağmen nasıl böyle bir karar aldığını şu sözlerle anlattı:

 


“Türkiye’de pahalı bir öğretmendim. Yani aylık yaklaşık 30 bin TL kazanıyordum. Okul müdürü, uluslararası sınıflar koordinatörü ve öğretmendim. Beni pahalı yapan şey, Finlandiya eğitim sistemini öğrenmek için 5 kez Finlandiya’ya gitmemdi. Derslerini izledim, atölyelerine katıldım. Helsinki Üniversitesi’ndeki dersleri gözlemledim. Okul öncesi derslere katıldım ve bunları öğrenmek için çok para harcadım. Ardından da Türkiye’ye dönüp Finlandiya eğitim sistemi ve kendi metotlarımı harmanlayarak bir program geliştirdim. Ortaya çıkan sonuçta 4-5 yaşındaki çocuklar 6 ay içinde yabancı ülkede eğitim almış gibi İngilizce konuşabiliyorlardı. Cümle kurmak falan değil, tam anlamıyla konuşmaktan bahsediyorum. İşte bu Derya Deniz sistemim beni pahalı yapmıştı. Sonra her şeyimi sattım ve yola çıktım. Artık sadece bir çantam, iki yıldır giydiğim aynı kıyafetlerim, 20 kiloya sığdırdığım bir hayatım var.”

Milliyet’ten Gonca Kocabaş’ın haberine göre, Şahin dünyayı gezme kararını küçük yaşlarda aldı. Şahin o dönemi şöyle anlatıyor:

 

“Derya Deniz dağların ardının merakıyla yola çıkan, “Artık gidip ülkelerin güzel yerlerini görmek istemiyorum, evleri nasıl, nasıl hayatları var” diyen, “Ben gittiğim ülkelerin köylerine bile gidip o insanların evlerinde kalacağım, onlar nasıl yaşıyorsa ben de öyle yaşayacağım “diyen biri. Nasuh Mahruki “Kendi Everest’inize tırmanın” demişti, işte ben de onu yapıyorum. Böyle bir dünya turuna nasıl karar verdiniz ve hazırlandınız? Öncesinde nasıl bir hayatınız vardı? 14 yaşımda Kıbrıs’a, 17 yaşımda da Moğolistan’a gittim. Aslında her şey o zaman başladı aslında. Bademciklerimiz şişer, hastalanırız diye Türkiye’de sadece yazın dondurma yeriz, kışın dolaplar bile kaldırılır. Bir de hep atlet giyeriz -ben hiç giymedim, hep rahatsızlık verirdi ama annem sinir olurdu giymememe-, Moğolistan’a bir gittim eksi 40 derece! Sokakta bir anne, 4 yaşlarında bir çocuk, kucağında 2 yaşlarında başka çocuk dondurma yiyorlar! Kafamı bir çevirdim, herkes yiyor! Bu arada hava sıcaklığı -40! “Hani hasta olacaktık” diye diye yürüdüm. Sonra Moğol arkadaşlarım oldu, atlet giymeyi bırakın, atlet diye bir şey bilmiyorlar. “Nasıl yani? Hani teri emecekti, hani hasta olmayacaktık!” diye söylenerek bir zaman da öyle geçti. Anne, baba, her bir çocuk 10-12 yaşında bile olsa evde çamaşırını kendi yıkıyor. Anne her şeye koşmuyor. Evlerde halı yok, var ama duvarda, yerde değil. Hayat başka akıyor burada. 17 yaşında çocuğum daha aslında ama o zaman anladım ki hayat her yerde bizdeki gibi değil. İşte benim bunu görmem gerekliydi ve görüyorum şu an.”

 

Geçimini yine öğretmenlikten kazanan Şahin, “Şu anda Amerika’dayım, Meksika’da param bitince bir mucize oldu ve buraya gelip para kazanmaya başladım. Babası Türk, annesi Koreli 4 yaşındaki ABD’li bir çocuğa evde eğitim veriyorum” dedi.
‘Gittiğim ülkenin dilini sokakta öğreniyorum’

Gezdiği ülkelerde, o ülkenin dilini kullanmaya özen gösteren Şahin, bunun için neler yaptığını şöyle anlattı:

  

“Gittiğim ülkelerde halkla yaşadığım için sokakta öğreniyorum. Çünkü birincisi gittiğim ülkelerde uzun kalıyorum, 5-6 ay yaşıyorum. Mesela İngilizceyi bir köşeye koyup, onlarla onların dilinde konuşmak çok keyifli ve prestijli geliyor bana. Kırık bir Türkçeyle sizinle konuşmaya çalışan bir yabancıyla tanıştığınızı düşünsenize! Bu şekilde konuşmaları, çok sempatik geliyor. Böyle daha çok yardım edesiniz geliyor değil mi? İşte ben bunu Moğolistan’da keşfettim. Çok iyi Moğolca konuştuğum için arkadaşlarım herkesle tanıştırmak isterlerdi. Çünkü bu onlar için gururdu. Kilometrelerce öteden birinin gelip onların dilini konuşuyor olması harikaydı. O zaman dedim ki kilit nokta işte bu. Benim dillere olan yolculuğum öyle başladı. Bizde herkes dil bilgisi öğrenir önce. Çünkü birincisi hata yapmaktan, rezil olmaktan utanırız. İkincisi dilleri konuşacak ortamımız yok. Ben eksik, yanlış konuşmaya odaklanmam. Türkçe de bile zaman zaman hata yapıyoruz. Ben sadece iletişime odaklanırım, o yüzden iletişim kuracak kadar bile Arapça ve Farsça konuşabilirim. Sır hep şu: Ne kadar çok maruz kalırsak o dile kadar çok öğreniriz, dil öğrenmek isteyenler o dille yaşamalılar. Mesela 2 yıldır telefonumda sadece 3-4 Türkçe var. Her ülkede, insanlara bu şarkıları öğretip, onunla dans ettiriyorum.”

‘Hayatımda plan yok’

 


Bir plana göre hareket etmediğini belirten Derya Deniz Şahin, “Planlamadım. Hayatımda plan yok, yola çıkmadan önce “Hangi ülkeyi çok seversem istediğim kadar kalacağım, o kültürü yaşayacağım” demiştim, öyle oldu. Ancak rotam ya da planım yok. O an ne getirirse onu yaşıyorum. Aksi takdirde Afrika’dan Karayipler’e ve Küba’ya, Küba’dan dibindeki ülkeler dururken en uzaktaki Arjantin’e geçmezdim. Ama siz plan yapın, böyle olunca param çabuk bitti” dedi.

’48 ülke gezdim’

Şu ana kadar 48 ülke gezdiğini belirten Şahin, “Tabii hepsini bu iki yılda gezmedim. Çünkü gittiğim ülkelerde artık uzun kalıyorum, yaşıyorum. En sevdiğim ve kalbimi bıraktığım ülke Küba. Küba’ya gitmeden ve halkla yaşamadan, sadece turistik gezi yaparak bu dediklerimi hissetmek biraz zor olur ama Küba’da nefes alışınız bile farklılaşır. Hayati değerleri, cenneti, cehennemi, sevinci, coşkuyu, kederi Küba’da farklı yaşarsınız. Hiç aklımdan çıkmayan şehir ise Aswan. Bu şehrin üstüne peri tozu serpilmiştir. En zengininden en fakirine herkes huzur doludur. Bu huzur şehre adımınızı atar atmaz sizi de içine alıverir. “Bir gün Aswan’a gidip en az bir yıl orda kadınlara ve çocuklara İngilizce öğreteceğim” diye kendime sözüm vardır yıllardır. Büyülenirsiniz” dedi.

 

‘Pablo Escobar’in yeğeniyle Arjantin’de 4 ay yaşadım’

Gezileri sırasında başına ilginç olaylar da geldiğini dile getiren Şahin, “Pablo Escobar’in yeğeniyle Arjantin’de 4 ay yaşadım! Arjantin ilk vakadan sonra kapılarını bir anda kapattı ve 8 ay boyunca da hiç açmadı. Kimse sokağa çıkamazken “Soy Escobar” yani “Ben Escobar’ım” diye bana yiyecek ve kıyafet bulmak için o yasaklarda bile sokağa çıktı. Kışlığım yoktu ve donuyordum. Annesi annem oldu, o dönem bize para gönderdi. “Senin sonsuz ve içten sevgin var, ihtiyaç duymuyorum artık” diyerek kötü alışkanlıklarını bıraktı. Annesi o yüzden beni çok ayrı sever ve “Ben senin annenim, artık benim iki kızım var” der. O zaman bir kez daha anlamıştım ki bu hayatta her şey sevgiyle oluyor ve her acı sevgisizlikten geliyor” dedi.

‘İki yıldır elimde çamaşır yıkıyorum’

 

Sürekli değişken bir yolculuğun zorlukları da olduğunu vurgulayan Şahin, “İki yıldır elimde çamaşır yıkıyorum. Bazen Meksika’da ya da Arjantin’de ya da Küba’da leğene bakarak buldum kendimi: “Bu muydu dağların ardı? Bunu mu merak ettin? Al buyur dağların ardı” diye konuşurken bulduğum çok oldu ama yok, hiç pişman olmadım” ifadelerini kullandı.

 

Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

buttons=(Accept !) days=(20)

Our website uses cookies to enhance your experience. Learn More
Accept !