ALLAH İLE KAYISI HIRSIZLIĞIM


  

ALLAH İLE KAYISI HIRSIZLIĞIM

Eşme'de otururken çocukluğumda kayısı hırsızlığı yapmıştım.
Komşumuz Avukat kamil amca'ların bahçesinde kuyunun dibinde kayısı ağacı vardı.
Hırsızlığın kötü ve haram olduğunu bilirdik ama yine de canımız çekerdi.
Çocuktuk işte.
Her çarşamba pazar kurulurdu ilçemizde
Kalabalık aileydik.
Annemizin çarşamba pazarından aldığı meyvalar iki günde biterdi.
Beş gün bir sonraki çarşambayı beklerdik.
Yokluk da vardı.
Kurumsuyor canımız bir şeyler çekiyordu.
Ağaçta kayısılarda öyle güzeldi sormayın. karşıdan ay gibi parlıyordu.
Gidip yemek için izin istesem hem haram değildi, hem kötü değildi.
Kamil amcanın eşi hatice hanım yenge istesem verirdi mutlaka Ama riskliydi, vermeyebilirdi de.
İstersem dilenci durumuna düşecektim. Bu kez kendi ailem duyarsa kızacaktı. 
istedim izin verdiler ve ailem bunu duymadı diyelim o zamanda onları her gördügümde ezik mahçup olup utanacaktım.
En iyisi en doğrusu kimsenin haberi olmadan çalmaktı.
Allah görse bile Allah’la konuşur onu bir şekilde ikna edip kendimi affetdirecektim.
Çaresi yok bu kayısılardan mutlaka yemeliydim.
Öyle güzel duruyorlardı ağaçta, gel beni ye, beni gece çal diyorlardı bana.
Dediğim gibi karanlık olur olmaz gizlice ağaca çıktım karnımı doyurdum. biraz ceplerimi iyice doldurdum. Kayısı çok güzeldi üstelik çekirdekleri de tatlıydı.
Kaç gündür planladığım operasyonu gerçekleştirmiş büyük bir iş başarmıştım. Ama tuhaf bir eksiklik vardı. Tek başıma yemek olmuyordu tad alamıyordum.
Başkalarıyla paylaşmalıydım
Kardeşlerime, komşularımızın çocuklarına nerden bulduğumu söylemeden kimseye göstermeden yiyin diye paylaştırdım.
Şimdi bu olaydan Allah’tan başka kimsenin haberi yoktu.
Sabah olunca Tenha bir yere gittim çevremde kimse yoktu Allah’la konuştuğumu duyamazlardı.
Affettirmek için Allah’la konuşmaya başladım.
Allah’ım bu suçumu affetmen için 3 kere subanike ayetlerini okuyacağım dedim ve okudum.
Beklemeye basladım
Allah’dan ses yok.
Sordum Allah’ım affetin mi afetmedin mi?
Yine ses yok.
Eee ne yapmam lazım? bi çare
Allah’ım bu böyle olmaz dedim.
Bana bir işaret gönder affedip affetmediğini bileyim.
Yine ses yok.
Nasıl işaret gönderecekti ki hem ben nerden bilecektim neyi işaret ettiğini.
Çaresiz düşünmeye başladım.
Bir çözüm bulmak zorundaydım.
Yoksa yanmıştım ben mahvolmuştum.
Hem ölünce cehennemde yanacak, hem de ölünceye kadar rüyama şeytanlar iblisler gulyabaniler girip her gün beni korkutacaklardı.
Kara kara düşünmeye başladım, ağlamak üzereydim.
Aklıma o an hani olur ya çizgi filmlerde şimşek gibi bir kıvılcım çaktı.
Allah’ın sesi çıkmıyor ama ben onu duyamasam bile o beni duyuyordu.
Babannem öyle demişti “Allah her yerde her şeyi duyar görür bilir, o her şeye kadirdi”
O halde ben ona söylerim.
Allah’ım karşı yoldan ilk geçen arabanın rengi kırmızı olursa affetmiş olduğunu anlayacağım dedim.
Allah affetmeyecek olsa her şeye kadir olduğu için o arabanın gerçek rengi kırmızı olsa dahi bana başka renk gösterebilirdi. O her şeye kadirdi
Beklemeye başladım.
Bir araba geçti rengi maviydi.
Eyvah dedim yandım.Yine dünyam karardı.
Tamam dedim beni affetmedi Okuduğum ayetleri yetersiz buldu.
Yandım ben.!
Çaresi yok kendimi affettirmeliydim.
Üç sübanike ayetleri ayyetmemişti onuda babaannem ögretmişti ve bildiğim tek sure idi.
Gözümden korku ve üzüntüyle yaş damlamaya basladı.
Allah’ım 3 kere daha subanike okuyorum 6 etti, bu kez kırmızı araba geçsin beni affet dedim.
Okudum ve yine bekleyemeye basladım.
O da ne !
Hah.! tamam kırmızı araba geçmişti “yaşasın” diye zıpladım.
Allah’ım beni affetmisti.
İçim rahat etmişti.
Hoplamak istemiştim sevinçden.
Sevinçle doğru babaannemin yanına gittim .
-Babaanne bana daha başka, daha fazla sure öğretirmisin dedim.
Kabri cennet olsun Babaannem sert diktatör bir kadındı pek gülmezdi.
Kocası 4 yıl askerlik yapmış, dönüşünde bir kaç ay geçmeden kalp krizinden ölmüş, hemen sonra 17 yaşındaki kızı sultan halam o zaman verem denilen kansere yakalanmış, iki çocuğu ile ortada kalmıştı. Devletten Sosyal güvenceleri Mal mülk de yoktu çocuklarını büyütebilmek için eşekle köyler arasında kaçak tütüncülük yaparak geçimini sağlamaya çalışması ona sert erkeksi bir görünüm kazandırmıştı. Bastığı yeri titreten osmanlı kadını dedikleri tiplerdendi. Lakabına bazı coplu ümmü derlerdi, bazı köklü ümmü.
Benim sure öğrenmek istediğimi duyunca ilk kez onun sevinip güldüğü ve beni öptüğüne şahit oldum.
Tamam gel otur dedi.
Oysa benim amacım niyetim hiç de onun düşündüğü gibi değildi.
Daha fazla sureler öğrenip, daha farklı daha büyük hırsızlık yaparak işi büyütecektim.
Sümer hacıların evinin arkasındaki bahçede çok güzel şeftaliler vardı. Aşağıda şişman kazımların o tarafta ne güzel kiraz ağaçları vardı..
Bu iş gelecek vadediyordu önce Allah'la kendimi kandırıp ikna edecek vicdanımı rahatlatacaktım.. Sonra insanları ikna edecektim hepsi buydu.
Bu yolla kazandıklarımın onda birini dağıtıp ettiğim yardımı herkese duyuracaktım. Allah'ı dilimden düşürmeyecektim.
Bunları nerden buldun diye sorulursa "Mülkiyet Allah'ındır" Bunların hepsi Allahı'n ben sadece emanetciyim Allah verdi diyecektim
Büyük oynamalıydım.
Mahallede önce bir çete kurup bütün bahçeleri ele geçirmeliydim. Sonrası Allah’ın izniyle neler yapmazdım. Şirketler vakıflar din siyaset ticaret ülkenin en tepesine çıkabilirdim. büyük holdingler gökdelenler kazandığım paranın yüzde biriyle çok büyük  camiler ibadethaneler. büyük reklamlarlahayır kurumlarına bağışlar yaparak hırsızlığa devam edip ülkenin zirvesine oturabilirdim
Hepsi Allah’ın izniyle olacaktı
Bu sefer babaanemden öğrendiklerim de yetmezdi.
Fakat nasıl yapsam?
Bir yerden başlamam gerekiyordu
Acilen top sahasının oradaki kuran kursuna yazılmalıydım.
Çünkü bu işte gerçekten güzel bir gelecek vardı.
Babam Almaya'daydı anneme bir ilk namaz hocası kitabı aldırdım.
Doğru kuran kursuna gittim.
Oranın sarışın uzun boylu bir hocası vardı ismini hatırlamıyorum galiba beni birine benzetmişti daha kapıdan adımımı atar atmaz "Sen yine mi geldin lan" diye bana öyle bir tokat attı ki yere çarpılmıştım. Yüzümden ateşler çıkıyordu.
Bir daha gitmedim adam bütün istikbalimi bir tokatla yok etmişti.
Şimdi bakıyorumda ülkemin haline benim yediğim o tokatı yemeyen ne kadar çok insan varmış.
Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk'ün "Allah ile Aldatmak" kitabını okumadım ama sanırım içeriği buna benzer şeylerdi. 
Bülent Dündar


Yorum Gönder

0 Yorumlar
* Please Don't Spam Here. All the Comments are Reviewed by Admin.

buttons=(Accept !) days=(20)

Our website uses cookies to enhance your experience. Learn More
Accept !